TUSAŞ KAAN Geliştirilmesi Projesinin Önemi

29 Şub, 2024
TUSAŞ KAAN Geliştirilmesi Projesinin Önemi

Sivil Havacılık; askeri amaçlı havacılık faaliyetleri dışında kalan tüm havacılıkla ilgili faaliyetler sivil havacılık kapsamı içinde değerlendirilmektedir. Uçakların askeri amaçlar doğrultusunda önemli bir silah olarak kullanılmaya başlandığı 1. Dünya Savaşı sonrasında sivil ve askeri amaçlı havacılık faaliyetleri birbirinden büyük ölçüde ayrılmış ve farklı başlıklar olarak ele alınmaya başlanmıştır. Her ne kadar askeri havacılık ve sivil havacılık faaliyetleri farklı minvalde ilerlemiş olsa da bu kapsamda hayata geçen yenilikler iki alanı da etkisi altında tutmaya devam etmektedir. Türk Sivil Havacılığı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra eski askeri uçakların kullanılmasıyla insan ve kargo taşımacılığı yapmaya başlayarak gelişimine hız kazandırmıştır. 1986 Yılında Genel Kurmay Başkanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı arasında imzalanan protokolle askeri havaalanları sivil hava ulaşımına da açılmıştır.

Vecihi Hürkuş, Yunanlılardan kalan savaş malzemelerini kullanarak İlk Türk uçağı olan Vecihi K-VI’yı yapmıştır. Bunun ardından Vecihi Hürkuş, Türkiye’nin ilk Türk sivil uçağı olan Vecihi XIV’I imal etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, havacılığın sadece askeri anlamda değil, sivil alanlarda da gelişmesi isteğiyle, milli havacılık sanayisini kurmuştur. Ülkemizde 1924 yılında başlayan havacılık alanındaki gelişmeler günümüzde hız kazanmış ve gurur kaynağı olmaya devam etmiştir. TUSAŞ tarafından, Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın envanterinden 2030’lu yıllardan itibaren kademeli olarak devreden çıkartılması düşünülen F-16 uçaklarının yerini alabilecek, milli imkân ve kabiliyetler ile tasarlanan ve geliştirilen bir savaş uçağının üretilmesi ve bu uçağı tasarlayıp geliştirebilecek insan gücü ve altyapının oluşturulması amacıyla KAAN Geliştirilmesi Projesi başlatılmıştır. TUSAŞ KAAN, proje adıyla Milli Muharip Uçak, TUSAŞ tarafından geliştirilen ve Türkiye'nin 2020'li yılların sonunda seri üretim aşamasına getirmeyi planladığı çift motorlu, düşük görünürlük, sensör füzyonu, hava-hava ve havadan yere hâkimiyetlerde üstün özellikleri bulunan beşinci nesil jet muharip uçak projesidir. İlk uçuşun ardından konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KAAN'ı Amerikan savaş uçağı F-16'ya benzeterek, "KAAN aynı F-16 gibi. Türkiye, kendi beşinci nesil savaş uçağını üretme yolunda çok kritik bir eşiği daha geride bıraktı" demiştir. KAAN’ın ilk uçuşunda havada kaldığı süre 13 dakika olmuştur. Milli Savaş Uçağı KAAN üretim aşaması bitip uçuşa kazandırılan en hızlı uçak olma özelliğini taşımakla birlikte F-22 ve F-35’ten daha üst bir teknolojiyi barındırmaktadır. KAAN ile birlikte ülkemiz 5. Nesil uçak üretimi yapan 4 ülkeden biri olma özelliğine sahip olmuştur. 2029-2033 Yılları arasında Türk Hava Kuvvetleri envanterini girmesi planlanmaktadır.

Askeri ve sivil havacılığın gelişiminin hız kazanması dünya devletleri arasında hakim kuvvet olma sürecini de beraberinde getirmektedir. Bu düşünceden yola çıkarak ülkemizde geçmişten günümüze dek Türk gençliğine havacılığı sevdirmek hedeflenmiştir. İstanbul Rumeli Üniversitesi olarak Havacılık Yönetimi lisans programında, Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği, Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri ve Uçak Teknolojisi ön lisans programlarında ve RumeliSEM Uçuş Okulumuzda Türk gençliğine havacılığın sivil ve askeri alanda sahip olduğu, ekonomik, sosyal ve siyasi öneminin anlatılması ve sevdirilmesi için çalışmaya devam ediyoruz. TUSAŞ KAAN Projesi ülkemizin üretim aşamasında etkin role sahip olması anlamında büyük önem taşımaktadır. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde bu projenin sivil havacılık anlamında da yeni üretim aşamaları, bakım onarım faaliyetleri, uçak imalat yöntemleri gibi süreçlerde gelişme göstermesi beklenmektedir. Bu kapsamda, teorik ve uygulamalı eğitimlerle desteklediğimiz Uçak Teknolojisi Programı öğrencilerimizin tekniker olarak daha fazla istihdam olanağına sahip olması mümkündür. Uçak imalatı süreçlerinin artması ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte hava trafiğinin hızlanması ve yolcu sayısının bu doğrultuda artması beklenmektedir. Bu kapsamda, yer hizmetleri, yolcu hizmetleri, ramp, kabin ve kokpit alanlarında istihdam olanağının artması mümkündür. Bu alanlarda çalışabilecek Sivil Hava Ulaştırma İşletmeciliği, Sivil Havacılık Kabin Hizmetleri Programı öğrencilerimizin iş bulmaları ve sektörde yer almaları kolaylaşacaktır. Ülkemizde havacılığın üretim aşamasının gelişmesiyle öğrencilerimiz gelecekte havacılık alanında daha fazla istihdam olanağına sahip olacaklardır.

Öğr. Gör. Şebnem TAMER