İstanbul Rumeli Üniversitesi Mehmet Balcı Yerleşkesi'nde, medya dünyasının “sosyal medya”, “vatandaş haberciliği” gibi yeni dönem dinamiklerini ele alan "Geleneksel Medya ve Yeni Medya" konulu seminer gerçekleştirildi. Seminerin konuşmacısı Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Fulya Soybaş’tı. Medya alanındaki 25 yıllık deneyimini paylaşan Soybaş konvansiyonel medya ile yeni nesil medyanın artı ve eksilerini örnekleriyle anlatarak, katılımcılara geniş bir perspektiften ilham verici bir bakış açısı sundu.
Seminerin açılışını Öğr. Gör. Sevda Köyüstü yaptı. Köyüstü katılımcılara Fulya Soybaş’ın kısa bir özgeçmişini sunarken, Soybaş da gazetecilik kariyerine nasıl başladığını, bu süreçteki önemli dönüm noktalarını, zorlukları, gurur duyduğu röportajları ve o röportajların oluşum süreçlerini öğrencilere örnek teşkil edecek hikayelerle anlattı. Bir haber merkezinde günlük işleyiş, haber yazım teknikleri, editoryal süreçler, patronaj ve mesleğin getirdiği etik ve ahlaki sorumluluklar özelinde de samimiyetle konuşan Soybaş’ı 300’den fazla katılımcı can kulağı ile dinledi.
Soybaş, konuşmasında dijital dünyanın hızla geliştiği ve daha sık kullanıldığı bir dönemden geçmemize rağmen konvansiyonel medyanın bir kontrolden, editoryal süreçlerden geçmesinden kaynaklı olarak daha güvenilir olduğuna dikkat çekerek, “Bilgiyi elde eden ve dağıtan taraf artık sadece gazeteciler değil, sosyal medya eli ile de her habere ulaşmak artık mümkün. Yani habercilikte ‘tekel’ dönemi geride kaldı. Ancak unutulmamalıdır ki dezenformasyon yöntemleri özellikle savaş dönemlerinde savaşan tarafların sıklıkla başvurduğu yöntemlerdir. Bu elbette yeni medya ile ortaya çıkmamıştır. İktidarlar o günün güncel medya araçlarını (televizyon, sinema, radyo gibi) karşı tarafı yıldırmak, taraftarlarına moral- motivasyon sağlamak ve uluslararası arenada destek bulmak adına yakın ve uzak tarihte kullanmıştır/ kullanmaktadır da. Günümüzde ise sosyal medya aracılığı ile ‘bilgi’ bir yayın akışına ya da prosedüre gerek kalmadan artık ‘her an’ internette. İktidarlar kadar bazen kişiler de ‘ilk duyuran’ olmak veya ideolojik- politik tutumu gereği ya da inancına uygun düştüğü için bağlamını sorgulamadan bilgi paylaşabiliyor. Elinde akıllı telefon olan herkes ‘gazeteci.’ İşte bu anlattığım ikinci durum en az ilki kadar tehlikeli. Bu da bize işini evrensel etik ilkeleri çerçevesinde yapan, yetkin ve konusunda uzman gazetecilerin, alandan bildirdiği geleneksel medyanın önemini bir kez daha gösteriyor” dedi.
Yeni medyanın sağladığı fırsatlar ve zorluklar üzerinde durarak, her iki medya türünün de nasıl farklı kutuplara ayrıldığını anlatan Soybaş, “doğru” haber konusunda da şu yorumu yapıyor: “Gazetecilik ilke ve birikimlerine güvendiğim kurumlardan haber almak ve sosyal medyadaki bilgi- görüntüleri bir süzgeçten geçirip, birden fazla kaynaktan doğrulandıktan ya da güvenilir kaynaklar doğruladıktan sonra paylaşmak benim ‘etik’ habercilik anlayışımla daha çok örtüşüyor. Bugün bir şeyleri değiştirecek olan yine bizleriz. Ben gazeteciliğe bu perspektiften bakıyorum; mümkün mertebe elimden geldiğince insanlara dokunmaya çalışıyorum."
Seminerin sonunda, Fulya Soybaş, katılımcılarla etkileşimde bulunarak soru-cevap oturumu da gerçekleştirdi. Öğrenciler, gazetecilik ve medya konularındaki merak ettikleri noktaları samimiyetle sorarken, Soybaş’tan da “eldivensiz” samimi ve detaylı yanıtlar alarak, tartışmayı zenginleştirdiler. Katılımcılar, hem geleneksel medya hem de yeni medya hakkında derinlemesine bilgi edinmenin yanı sıra, gazetecilik mesleğinin zorluklarını ve fırsatlarını da gözlemleme şansı buldu.
Bu etkileyici deneyim, katılımcılara yeni medya ve geleneksel medya arasındaki ilişkiyi daha iyi anlama fırsatı sundu ve gelecekteki medya profesyonellerinin gelişimlerine önemli bir katkıda bulundu.